Namaz, belirli şartları sağladıktan sonra isteyen bütün insanların Allah'a yakınlaşma, O’na derdini açma, niyaz edip yalvarma, isteme ve sığınma gibi isteklerini temin eden âdil bir ibadettir. Rabbini yüceltmek, O’nu övmek, O’na halini arz etmek, meramını sunmak ve O’ndan destek almak isteyen herkes, aracılara ve protokole takılmadan O’na çağrıda bulunabilir, yalvarıp yakarabilir. O, engin rahmeti, muhteşem gücü ve sınırsız sevgisiyle her kulunun isteğine cevap verir.
Namaz, kulluğun sadece Allah’a yapılacağını gösteren bir ibadettir. Allah için kıyama durmak, onun huzurunda rükû ile eğilmek ve secde ile yere kapanmak tevhit bilincini devamlı diri tutma ameliyesidir. Namaz bilinci ibadet bilincini, ibadet bilinci tevhit bilincini, tevhit bilinci de insanın şeref ve haysiyetini koruma bilincini sürekli diri tutar.
Namaz, Hz. Peygamber ve ilk Müslümanlar döneminde şirke ve müşriklere karşı kıyamın ve itirazın göstergesiydi. Kulluğu ve itaati sadece Allah'a has kılmanın, şirke, müşriklere ve küfre itirazın manifestosuydu. Bundan dolayı inananlar için her vakti tevhidi ve özgürlüğü haykırmanın kutlu zamanıydı. Peygamberin önderliğinde namaz için bir araya gelmek, Allah için kıyama durmak, rükuya eğilmek ve secdeye varmak, kula kulluğu reddetmenin en somut ilanıydı.
Namaz, anlamsız bir alışkanlık, tekrar, yük, zahmet, angarya ve borç değildir. Namaz, içinde bulundurduğu yüksek değerlerle hayata anlam katan bir duruş ve eylemdir. Her unsuru, hayatın bir yönüne dokunan, bu yönleri ıslah eden ve güzelleştiren bir bilinçtir. Namaz, gönülden isteyen herkes için mâsivaya kurulan bir merdivendir. Yücelmek isteyen ruhlara, eşit olarak verilen bir haktır. O, birçok fayda ve güzelliği bünyesinde barındıran muhteşem bir ibadettir.