Şüphesiz aziz ve yüce olan Allah, kitabı Kur’an-ı Kerim’i, bu ümmete bir lütuf ve ihsan olarak indirmiştir. “Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.” (3/Âl-i İmran, 164)
Dolayısıyla ümmetin ona iman etmesi, onu anlamaya özen göstermesi, okuması, ezberlemesi, hükümlerini kavraması, tefsirini bilmesi, âyetlerini akletmesi, âyetlerin işaret ettiği noktalar üzerinde düşünmesi, onunla amel etmesi, onun yolu üzere ilerlemesi, hüküm için ona başvurması, ona sarılması ve ona çağrıda bulunması gerekir.
Allah’ın, kulunu bu konuda başarılı kılması ve ona bunu sevdirmesi ihsanındandır. Kur’an’da, kişinin dünya ve âhiretteki mutluluk ve huzuru vardır. Bu konuda mü’minin örneği, Kur’an ile amel eden ve ondan etkilenenlerin en hayırlısı, en ince kalplisi, en gözü yaşlısı ve Allah’tan en çok korkanı olan sevgili peygamberimiz Muhammed’dir (sav). İlim olarak bu ümmetin en derin, yol olarak en sağlam ve sünnete sarılmada en istekli kimseleri olan sahabe, onları bu nebevî yol üzere izleyen tabiîn ve arkalarından gelen nesiller bu metod üzere yürümüşlerdir.